Yaratılış, tabiat, huy. İnsanların akılları değişik, anlama kâbiliyetleri farklı olduğundan, herkes yaratıcıyı aradığında O’nu kendi tabîatına, meşrebine, ilim ve idrâkine (anlayışına) uygun bir tarzda tasavvur etmiş tir. Çünkü insan, aklının aczi ve…
MoreŞeyhler, velîler, evliyâ. Şeyh kelimesinin çoğuludur. Bir kimse, meşâyıhın ervâhı (ruhları) hep hâzırdır, bilirler dese, îmânı gider. Allahü teâlânın izni ile hâzır olurlar dese küfr olmaz. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî ve İmâm-ı…
MoreZorluk, güçlük, zahmet. Babanın evlâdı üzerinde hakk ı, baba kızdığı zaman ondan korktuğunu gösterip ona boyun eğmek, açlık ve meşakkat esnâsında önce babasın ı düşünüp onu kurtarmaktır. Çünkü iyiliğe karşı iyilikle karşılık…
MoreÖrtünmüş, örtülü. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem zamânında, hür kadı nlar mestûre idiler. Bir kadının, hizmetçi olmayıp, hür hanım olduğu mestûre olmasından belli olurdu. (Abdülhakîm Arvâsî) Kadınlar, cihâda mestûre olarak zevci veya…
MoreAbdest alırken ayağın yıkanması farz olan yerini yâni topuklarla birlikte ayakları örten deriden yapılmış su geçirmez ayakkabı. Hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer’i sevip üstün tutmak, hazret-i Osman ve Ali’yi sevmek ve…
MoreMevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin yirmi altı bin beytten meydana gelen ve altı defter olan meşhûr eseri. Mesnevî’deki hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz ş öyle buyurdu: “İçinizde gizli olan düşmanı anlatsam, yiğitlerin ödü patlar, akıllıları…
MoreMest denilen ayakkabıyı abdestle giydikten sonra, abdest bozulup, yeniden alırken, ayakları yıkamayıp elleri ıslatarak, sağ elin yaş beş parmağını sağ mest, sol elinkini de sol mest üzerine boylu boyunca yapıştırıp ayak parmakları…
MoreCemâatle namaz kılınırken imâma birinci rek’atte yetişemeyen yâni ilk rek’atin rükûundan sonra imâma uyan kimse. İmâm iki tarafa selâm verdikten sonra, mesbûk ayağa kalkarak yetiş emediği rek’atleri kazâ eder (kılar) ve kırâatleri…
MoreKâbe-i muazzamanın yakınında bulunan ve hacda, aralarında sa’y denilen ibâdetin yapıldığı iki tepeden biri. (Bkz. Safâ ve Merve) Son yap ılan asfalt caddelere göre, Mina ile Mekke arası dört buçuk, Mina ile…
MoreDerece, makam. Mukarreb olan büyükler nefislerine köle olmaktan kurtulmuşlardır. Allahü teâlâ için hâlis kul olmuşlardır. Bu mertebe mukarreblerin en üstün derecesidir. (İmâm-ı Rabbânî) Vilâyet yâni evliyâlık mertebelerinin sonu, en yükseği Abdiyyet makâmıdır.…
MoreŞefkat, acıma, bağışlama. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: … Allahü teâlâ kullarına çok merhamet edicidir. (Bekara sûresi: 207) … Allahü teâlâ sonsuz mağfiret ve nihâyetsiz merhamet sâhibidir. (Zümer sûresi: 53)…
MoreMenzil, konak. İki konak arası. Bir kimsenin bir günde yürüdüğü yol. Merhale otuz dört kilometre ve beş yüz altmı ş beş metredir. Bir kimsenin bir günde yürüdüğü yoldur. Akşama kadar hep yürümesi…
MoreReddedilen, kabûl edilmeyen. Bir kimse, dinde olmıyan bir şey, bir yenilik meydana çıkarırsa, bu şey merdûddur. (Hadîs-i şerîf-Hadîka) Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştı rır. Teberrî etmedikçe, tevellî olmaz; yâni…
MoreHükmü yürürlükten kaldırılmış. Sonraki hükümle değiştirilmiş dînî hüküm. (Bkz. Nesh) Dört mezheb imâmı nın ve bunları n yetiştirdiği büyük âlimlerin bir hadîs-i şerîfi görmemelerine imkân ve ihtimâl yoktur. Onlardan hiçbirinin bir hadîs-i…
MoreNehyedilen, yasaklanan şey. Abdest alırken bâzı menhîler vardır. Bunları yapmak haram veya mekrûhtur. Sağ el ile sümkürmek, kıbleye ve mushafa karşı ayak uzatmak mekrûhtur. Mushaf yüksekte ise, mekrûh olmaz. Tahâretlenmek için birinin…
MoreFayda, çıkar. Bir malı, bir evi kirâya vermek; menfeatini belli bir karşılıkla satmak demektir. (Abdullah Mûsulî) Her menfeat getiren borç ribâ (fâiz)’dir. (İbn-i Âbidîn) Bir kimse ibâdetlerini dünyâ menfeati düşünmeden yaparsa, ihlâsla…
MoreMenkıbeler. Velîlerin, Allahü teâlânın sevgili kulları nın güzel iş, hareket, söz ve kerâmetlerini konu edinen hikâye ve hâtıralar, bu hususta yazılmış kitapları. Menkabenin çokluk şeklidir. (Bkz. Menkıbe) Menâkıb, Allahü teâlânın ordularından bir …
MoreYasak. Dînen yasak edilmiş. Almak memnû’ olan şeyi vermek dahi memnû’ olur. Meselâ rüşvet almak, alan hakkında memnû’ olduğu gibi, vermek dahi veren hakkında memnû’dur. (Mecelle: 34) İşlenmesi memnû’ olan şeyin istenmesi…
MoreKast, irâde, kuvvetli istek, arzu. Allahü teâlânın velî kullarından bir zâtın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurup, başka bir şeyi kalbine getirmemesi ve Allahü teâlâdan o işin olmasını dileyerek, bu şekilde mânevî…
MoreHac veya umre için ihrâma girilen mîkât denilen yerler ile Harem yâni Mekke şehri sınırı arasına verilen ad. Harem adı verilen yerde ihramlı iken yapılması haram (yasak) edilen şeyler, burada helâl olduğu…
MoreHırsızlık. Herkesin elindeki mal kendi mülküdür. Sirkat, gasb, zulüm, rüş vet, fâiz, haraç ve hıyânet yolları ndan biriyle ele geçtiği açıkça bilinen mal, mülk olmaz. Bu malı satın almak, yemek, içmek câiz…
MoreŞeytanların, kafirlerin (Allahü teâlâya ve Resûlullah efendimize inanmayanların) ve günahkâr mü’minlerin amellerini toplayan bir kitap; insanların ve cinlerin kötülerine mahsûs amel defterleri. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki: Sakın (hîleye sapmayın,…
MoreGizli, gizlenilen şey. Kader, Allahü teâlânın mahlûku hakkında bir sırrıdır. Allahü teâlâ, kader ile ilgili bilgiyi mahluklarından, yarattıklarından gizlemiş, onu araştırmaktan kullarını menetmiştir. (Mengübers Müstensırî) Kimseye sırrı nı söyleme. Sen birisine söylersen,…
MoreDoğruluk. Sıdk, sözün süsüdür. (Hazret-i Ali) İnsanları, sıdktan daha güzel birşey süsleyemez. (Fudayl bin Iyâd) Sabır bütün hayırların; sıdk ise kurtuluş un ve nîmetlere şükretmek, bereketin anahtarlarıdır. Kimde bu hasletler bulunursa, o…
MoreKötülük, günah. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Her güzel, her iyi şey, sana Allahü teâlâdan geliyor. Her seyyieye de nefsin sebeb oluyor. (Nisâ sûresi: 79) Hiçbir kimse yoktur ki, tertemiz…
Moreİyilik ve ibâdet yapana âhirette Allahü teâlâ tarafından verilecek mükâfât, iyi karşılık. Ecir. (Bkz. Ecr) Benim şerîkim (ortağı m) yoktur. Başkasını bana şerik eden, sevaplarını ondan istesin… (Hadîs-i kudsî-Mektûbât-ı Ma’sûmiyye) Ümmetimin arasında…
MoreAna para. Ortaklardan bir kısmı sermâye vermek, bir k ısmı da iş yapmak üzere kurulan şirketlere müdârebe şirket denir. Kâr, önceden sözleşilen oranda paylaşılır. Sermâye, iş yapanlarda emânettir. (Ali Haydar Efendi) Ömrün…
MoreDelîl, dayanak. Hoca çocuğa, Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ, çocuğun anasının, babasını n ve hocasının Cehennem’e girmemesi için sened yazdırır. (Hadîs-i şerîf-Tefsîr-i Ya’kûb-ı Çerhî) Din âlimi olmak, sözü dinde sened…
MoreHamd, medh, övgü. Görünen, görünmeyen, bilinen, bilinmeyen bütün nîmetleri gönderen, bizlere kurtuluş yolunu gösteren ve çok sevdiği Muhammed aleyhisselâmın ümmeti yapmakla şereflendiren Allahü teâlâya hamd-ü senâlar olsun. (İmâm-ı Rabbânî) Hamd, senâ etmenin,…
MoreBir veya birkaç kişinin çalgıs ız, âletsiz okudukları, dîni, îmânı kuvvetlendiren ve ahlâkı güzelleştiren ilâhî, mevlid, kasîde ve şiirleri dinlemek. (Bkz. Simâ’) Hoş âhenk ve güzel nağmelerden doğan semâ’ ve aynı şekilde…
More

