Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati

8 mins read

Osmanlı padişahları sefere çıkmanın haricinde gerek Batı gerek Doğu’daki herhangi bir ülkeye seyahat etmemiş, birkaç padişah haricinde kendi ülkelerini dahi gezmemiştir. Ancak sonraki süreçte padişahların ordu başında sefere çıkma geleneğinin değişmesi sebebiyle, padişahların bu yaptığı seyahatler, daha önem arz etmeye başlamıştır. Seyahatin görünen sebebi III. Napolyon’un Paris Milletlerarası sergisine davetti.

Ancak Osmanlı Devleti’nin, Balkan topraklarında meydana gelen milliyetçi ve ayrılıkçı hareketler, Girit’teki karışıklıkların Avrupa devletleri tarafından desteklenmesi, Rusya ile son dönemdeki ilişkiler, seyahatin mahiyetini değiştirmiştir. Bu yeni gelişmeler, seyahatin süresini ve ziyaret edilecek ülke sayısını arttırmıştır. Osmanlı hükümetinde oluşan, seyahatin Avrupa devletleri ile olan siyasi ilişkilerin daha da geliştirilmesi, batının yeniliklerini görme ve ülkede uygulama çabası bakımından faydalı olacağı şeklindeki düşünceye paralel fikirler yerli ve yabancı basında da seyahat öncesinde sık sık yer almaktaydı. Rusya’nın entrikalarına karşı Osmanlı Devleti, Fransa ve İngiltere’nin yardımını almak için bazı çareler arıyordu. III. Napolyon’un Paris’te açtığı bu genel sergi, bu yardımı almak için en münasip yol olarak değerlendirildi ve bundan istifade etmek düşüncesi ile Avrupa seyahatine karar verildi. Avrupa devletlerinde, Sultan Abdülaziz’in seyahat kararı üzerine bir hareketlilik başlamış ve İngiltere, sultanın Malta’ya uğraması ihtimali üzerine, sultanı merasimle Malta valisine emir vermişti.

Ancak Bâbıâli çektiği bir telgrafla böyle bir ihtimalin söz konusu olmadığını bildirmiştir. Yine padişahın İtalya’yı ziyaret edip etmeyeceğini Floransa’dan sormakta olan Rüstem Beye de zatı şahanenin Napoli’ye uğrayacaklarsa da asla dışarı çıkmayacaklarını natık bir telgraf çekilerek İtalya merasim nazırının merakını izale eylemişti. İstanbul’dan hareket etmeden önce tüm hazırlıklar tamamlanmıştı, hareketten bir gün evvelinde ise vükela mabeyne gelerek sultana iyi dileklerini sunarak, Allah’tan selamet dilediler. Yine müttefik devletlerin sefirleri de huzura çıkarak hünkâra iyi yolculuklar temennisinde bulunmuşlardır. Hareket tarihi 21 haziran 1867 (18 sefer 1284) Cuma günü olarak kararlaştırılmıştır. Padişah 21 Haziran 1867 yılında Ortaköy Camii’nde yapılan Cuma selamlığından sonra Sultaniye Vapuru’na binerek yolculuğa başlamıştır. Yolculuk sırasında sultanın maiyetinde bulunanlar şöyledir; Oğlu Yusuf İzzeddin, veliaht Murad, şehzâde Abdülhamid Efendi’nin yanı sıra, Başmâbeynci Cemil, Başkâtip Emin Beyler, ikinci imamı, 6 mâbeynci, 4 yâver, 6 yüksek rütbeli subay, 10 subay, 6 silâhşor, kendisinin 12, şehzâdelerin de 6 hizmetkârı. Yolculuk gayet olumlu bir havada başlamış. Oğlu Yusuf İzzeddin, veliaht Murad ve şehzade Abdülhamid’in de bu seyahate katılmaları, onlar için ileride çok olumlu bir tecrübe olsa da bunun yanında sultanın, kendisinin yokluğunda tahtı için tehlike oluşturabilecek bu isimleri yanında götürmesi de dikkate değer bir hamledir.

Sultan Abdülaziz’in yolculuk güzergahı sırasıyla; Çanakkale Boğazı ve oradan İtalya’nın bir şehri olan Messina’ya uğranılmış, 29 Haziran 1867 Cumartesi günü Fransa’nın Toulon limanın varmış ve limanda 100 parça gemi tarafından selamlanmıştır. 1 Temmuz’dan 11 Temmuz’a kadar Paris’te kalan sultan, bu süreçte Paris’teki sergiyi de gezmiştir. 1867 yılında açılan Paris sergisi; Osmanlı Devleti’nin katıldığı IV. Uluslararası sergidir.Bu serginin diğerlerine göre önemi, Osmanlı Devleti’nin evrensel sergiler arasında bu sergiye bizzat sultanın sergiye teşrif etmesidir. “Açılışta Sultan Abdülaziz’in dışında Rus Çarı, Avusturya İmparatoru, Belçika, Portekiz, İsveç ve Prusya kralları başta olmak üzere Avrupa’nın bütün önemli liderleri bulunmuştur.” Sultan Abdülaziz Paris sergisini gezmiş ve daha sonrasında 1 Temmuz 1867’de Endüstri Sarayı’ndaki ödül töreni katılmıştır. Düzenlenen ödül töreninde; Osmanlı eşyalarının başkomiseri Selahaddin Bey’e Legion d’Honneur nişanının Officier (subay), Miralay Esad Bey’e de Chevalier (şövalye) rütbesi verilmiştir. Sultan Abdülaziz sergiyi 10 Temmuz’da son kez gezmiş ve sergiden aldığı Serves Porselen ve kristallerini İstanbul’a göndermiştir. 12 Temmuz 1867’de de Londra’ya gitmek üzere Paris’ten ayrılmış Fransız halkına da maddi ihsanda bulunmuştur.

Sultan Abdülaziz’in İngiltere ziyareti
10 günlük Paris ziyaretinden sonra Fransa’dan ayrılan sultan ve maiyeti Manş denizi aşarak, diğer ziyaret rotası olan İngiltere’ye geçmişler ve Dover Limanı’ndan İngiltere topraklarına ayak basmışlardır. Liman baştanbaşa donanmıştı, başta Kraliçe namına veliaht olmak üzere Cambridge Dükü, Lord Sidney, Sutherland Dükü ve diğer bazı devlet adamlarıyla yüksek rütbeli subaylar Hükümdarı selâmladılar. Sultan maiyetindeki ve onu karşılayanlarla birlikte Lord Warden Hotel’de yemek yemiş ve ardından Londra’ya geçilmiştir. Sultan’ın İngiltere ziyareti de Fransa ziyareti gibi temaşa ile başlamıştı. Sultan Cumartesi günü Buckingham Sarayı’na varmış ve burada misafir edilmiştir.

Belçika ziyareti ve Liege’de karşılanış
Sultan Avrupa seyahatinin dönüş yolculuğuna başlamış bu dönüş yolculuğunda birkaç ülke ile daha görüşme hedeflenmişti. Belçika ziyareti de bunlardan biriydi. Sultan ve maiyeti Liege garına gece saat 01:00 sularında varmış ve onu II. Leopold karşılamıştır. Garda birinci sınıf yolculara mahsus salon göz kamaştırıcı bir surette verilecek ziyafet için hazırlanmıştı. Salonun girişi ve bütün bina Türk bayrakları ile ve ağaç dallan ile süslenmişti. İçerisi ise, çiçekler ve mumlar ile bezenmiş harikulade bir görünüm arz ediyordu.

Prusya’ya hareket ve Sultan’ın Koblenz’de karşılanışı
Seyahat programında dönüş yolu üzerinde bulunan Viyana’dan geçişin gerçekleşmesi için Prusya topraklarından geçmek gerekti. Sultan Abdülaziz’in Fransa ve İngiltere ile bu seyahat çerçevesinde yakın ilişkiler kurması, basının da bu ilginin Rus Çarı ve Prusya kralına bile gösterilmediği üzerinde sık sık durmasına rağmen Prusya kralı, sultanın olağanüstü bir şekilde ağırlanmasını istemiştir. Sultan ve maiyeti Prusya topraklarında bulunan 24 Temmuz 1867 tarihinde Koblenz’de görkemli bir şekilde ağırlanmıştır. Bu davranışın altında yatan temel sebep nedir tam olarak bilinemez lakin akıllara, Prusya’nın Almanya devletini kurmak adına Osmanlı Devleti’ne yakınlık gösterdiği ihtimali gelmektedir. Sultan maiyetiyle birlikte Koblenz garında uğurlama merasimiyle birlikte Bavyera bölgesinde ilk durak yeri olan Nürnberg şehrine gelmiştir. 25 Temmuz 1867 gecesinde vardıkları bu şehirde konaklamış, 26 Temmuz akşamı Viyana’dan önceki son durak yeri olacak Passo şehrine ulaşmışlardır. Sultan bu şehirde de ayrıcalıklı bir şekilde karşılanmıştır.

Sultan’ın Viyana Seyahati
27 Temmuz 1867 tarihinde Avusturya’ya ulaşılmıştır. Sabah on bir sularında Viyana’nın demiryolu bölgesine varılmış ve Avusturya İmparatoru Sultan Abdülaziz’i burada karşılamış ve resmi görüşmeler yapılmıştır. Daha sonra kral, alay arabaları ve tören eşliğinde misafirini ünlü sarayına götürmüş ve sarayının büyük bölümünü sultan ve beraberindekilere tahsis ettirmiştir. Gerekli olan misafirperverliği göstermiş ve akşam Sultan onuruna bir yemek vermiştir. Avusturya imparatoru, Sultan Abdülaziz’i beş gün misafir etmiş ve bu süre içinde gerekli olan misafirperverlik ve saygıda kusur etmemiştir. 31 Temmuz 1867 Çarşamba günü sabah vakti, söz konusu saraydan alay arabaları eşliğinde ayrılan sultan, Tuna Nehri İskelesine varmış, daha önce hazırlanmış vapurlara binilerek, akşam saat iki sularında Peşte’ye ulaşılmıştır. Sultanın Peşte’den sonraki diğer güzergahları sırasıyla; Rusçuk ve Varna’dır. Buralarda da coşkuyla karşılanan Sultan Abdülaziz, maiyetiyle birlikte Varna’dan ayrılmıştır. Kafile 7 Ağustos 1867 tarihinde İstanbul boğazına girmişti. Filonun Anadolu ve Rumeli fenerlerinin önüne gelmesi ile birlikte, kalelerden muntazam top atışları yaparak sultanın İstanbul’a girişi duyuruluyordu. Bütün devlet erkanı, memurlar ve hademeler, sefaret çalışanları, İstanbul’da bulunan elçiler, dini liderler, kız-erkek okul çocukları, tarikat şeyh ve dervişleri, gruplar halinde elli gemiden oluşan bir kafile şeklinde sultanı boğazın girişinde karşılamışlardır. Sultan Abdülaziz ordusunun başında olmaksızın, Batı memleketleri veya Avrupa’yı sadece seyahat ve ikili ilişkiler kurmak amacıyla ziyaret eden ilk ve son Osmanlı padişahıdır. Aslında bu gezi onun arzusundan çok yakınındaki devlet adamlarınca düzenlenen ve planlanan bir olay demek daha doğrudur.

Girit isyanı ve “Şark Meselesi” nin tekrar alevlendirilmesi gibi sebeplerden dolayı endişe verecek bir şekil almıştı. Alî Paşa hükümeti, üstadı Reşid Paşa gibi bir taraftan bu olaylarla mücadeleb ederken diğer tarafın da, ‐Rusya’nın entrikalarına karşı‐ eski müttefikleri olan, Fransa ve İngiltere’nin desteğini almayı zorunlu görüyordu. III. Napolyon’un, Paris’de açacağı “Umûmî Fuar” bu amaç için önemli bir fırsattı. Gezinin altyapısını oluşturan Alî Paşa aslında geziyi bir emr‐i vaki haline getirmişti. Sırasıyla Çanakkale Boğazı, Messina, Tulon’a varılmış, halkın büyük tezahüratı altında trenle Marsilya’ya gelinmiş, 30 Haziran’da Paris Garı’nda İmparator III. Napolyon tarafından törenle karşılanmıştır. Tuileri Sarayı’nda misafir olunmuş, 10 gün kadar burada kalınmıştır. Daha sonra benzeri merasimler altında Manş Denizi geçilerek Dover Limanı’ndan İngiltere topraklarına ayak basılmıştır. Kraliçe Victoria kendisine İngiltere’nin en büyük nişanı olan “Dizbağı Nişanı” nı takdim etmiş, ayrıca iki hanedan arasında akrabalık kurmak isteğini de bildirmişti. Ancak bu teklifine red cevabı almıştır. Sultan Abdülaziz Londra’da gezip görülecek askeri ve Sinai tesisleri inceledikten sonra 23 Temmuz 1867’de Belçika’ya uğurlanmış, burada Kral II.Leopold tarafından karşılanmıştır. Oradan da Viyana’ya geçmiş, burada da Prusya Kralıyla görüşmüştür. Viyana’da Francois Joseph’in üç gün misafiri olduktan sonra Vidin‐Rusçuk‐Varna yoluyla devam etmiş.Varna’da tekrar Sultaniye zırhlısı ile 7 Ağustos 1867’de İstanbul’a dönmüştür. Genel olarak bakıldığında; Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati görünüş olarak muhteşem ve parlak bir seyahattir. Uğradığı her ülkede Sultan ve maiyeti halkın gözlerini kamaştırmış, gazetelerin manşetlerini süslemişlerdir. Ancak ani gelişmeler ve dengeler nedeniyle siyasi sonuçlar açısından istenilen hedeflere ulaşılamadığı da bir gerçektir.

İbrahim AYKUN

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe