Bir sabah gözlerini açtığında eski bir plak çalıyor olabilir evin bir köşesinde. Belki sesi biraz cızırtılı, ama sanki zaman yavaşlıyor. Bu müzik başka bir döneme aitmiş gibi, ama bir yandan da tam burada, kalbinin içinde. İşte caz böyle bir şeydir: geçmişle bugünü aynı anda yaşatan bir köprü.
30 Nisan – Dünya Caz Günü, sadece bir türün değil, bir hissin, bir başkaldırının, bir zarafetin kutlandığı gün. Müzikal olarak sınır tanımayan, içinde hem sokakları hem sarayları barındıran caz, dünyanın dört bir yanında farklı seslerle yeniden doğuyor.
Cazla Konuşan Şehirler
New Orleans’tan İstanbul’a, Paris’ten Havana’ya… Her şehir kendi cazını fısıldıyor kulağımıza. Bir akşamüstü Karaköy’de bir caz kulübünde dinlediğiniz trompet solosu, size Harlem’in arka sokaklarındaki o eski ruhu hatırlatabilir.
Ya da Los Angeles’ta bir Latin caz grubunun ritmi, sizi Ege kıyılarındaki sıcak bir yaz gecesine götürebilir.

Bugün Ne Dinlemeli?
İşte Dünya Caz Günü’nde seni farklı kıtalarda gezdirecek, bilindiklerin dışına çıkaracak öneriler:
- Melody Gardot – “If You Love Me” (Fransız zarafeti ve modern cazın büyülü birleşimi)
- Gregory Porter – “Liquid Spirit” (soul ile cazın dansı)
- Youn Sun Nah – “My Favorite Things” (Koreli caz vokalistten minimal bir yorum)
- Ibrahim Maalouf – “Beirut” (Ortadoğu dokunuşlu trompet büyüsü)
- Esbjörn Svensson Trio – “From Gagarin’s Point of View” (İsveçli bir caz grubundan atmosferik caz)
- Avishai Cohen – “Seven Seas” (İsrail’den gelen Akdeniz ruhlu caz bas yürüyüşü)
- Kurt Elling – “Minuano (Six Eight)” (Pat Metheny etkisiyle vokal cazda sınırların ötesi)
- “You Go To My Head” – Billie Holiday / Chet Baker Aşkın sarhoş eden hâlini en sade melodilerle anlatan nadide bir parça.
- “In the Wee Small Hours of the Morning” – Frank Sinatra. Gecenin sessizliğinde yalnızlığın notalarla betimlendiği, derin bir eser.
- “I Didn’t Know What Time It Was” – Carmen McRae / Ella Fitzgerald
Aşkın zaman algısını nasıl bükebildiğini hissettiren, zarif bir klasik.
- “I Get Along Without You Very Well” – Nina Simone / Julie London
İçimizde kabaran duyguların, kelimelerden çok daha fazlasını söylediği bir ağıt gibi.
- “Everything Happens to Me” – Chet Baker / Johnny Hartman
Talihsizliğin bile romantize edilebildiği, hüzünlü ama huzurlu bir anlatım.
Neler Yapabiliriz?
Bu günü sadece müzikle değil, anlamla da doldurabiliriz:
- Eski bir plakçıyı gez, eline bir Nina Simone albümü geçsin mesela.
- Bir caz belgeseli izle: “It Must Schwing! The Blue Note Story”.
- Bir arkadaşına cazı tanıt, belki birlikte canlı bir performansa gidersiniz.
- Geleneksel bir jazz club atmosferi yaratıp evde mum ışığında dinleme gecesi düzenleyin.
- Spotify veya plak koleksiyonunuzdan bilinmeyen ama etkileyici bir caz albümünü baştan sona dinleyin.
Öneri: “Ballads” – John Coltrane veya “Clifford Brown with Strings”. - Ya da sadece kendin için bir gece yarat: loş ışıkta bir kahve, bir koltuk ve arkada çalan “Cinema Paradiso” temalı bir caz yorumu…

Unutma, cazı anlamak için nota bilmeye gerek yok. Sadece kalbinin bir köşesinde yer aç yeter. Caz, seni bulur.