Peygamberler de Fani ve Beşerdir

3 mins read

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Âl-i İmrân, 3/144)

Bu âyet-i kerimede sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in de diğer peygamberler gibi sadece bir beşer ve bir peygamber olduğu belirtilmekte, onun da öncekiler gibi ölümlü olduğu hatırlatılmaktadır. Bu âyet, ayrıca Müslümanları en zayıf anlarında arkadan vurmaya çalışan münafıkların olumsuz propagandalarına karşı bir cevap ve onların yaldızlı sözlerine kapılmış olanlara yapılmış bir uyarı ni-teliği de taşımaktadır.

Âyet, Uhud savaşında müşriklerin karşı saldırıya geçip Müslümanları kuşattığı ve bu esnada Peygamber Efendimizin öldürüldüğüne ilişkin bir haberin yayılma-sı üzerine yaşanan olaylarla ilgilidir. Olay şöyle gelişmiştir: Müşriklerden dört kişi sevgili Peygamberimizi öldürmek için fırsat kolluyordu. Bunlardan biri de Abdullah b. Kamie adında bir müşrikti. İbn Kamie, Peygamberimizin yanına kadar sokulup bir kılıç darbesi ile yüzünü yaralamış, bu esnada atılan bir taş da Peygamberimizin dişinin kırılmasına yol açmıştı. Aldığı darbenin şiddetinden Peygamber Efendimi-zin miğferi ikiye bölünerek halkaları yanağına batmıştı. Ebu Âmir adında bir müş-rik de savaştan önce alana çukurlar kazmış ve üzerini kamufle etmişti. Peygamber Efendimiz müşriklerin amansız saldırılarına karşı kendisini savunurken bu çukura düştü ve diz kapakları yaralandı. İçlerinde Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin de yer aldığı bir grup sahâbî, Peygamber Efendimizin etrafında halka oluşturarak onu korumaya çalıştılar. Ebû Dücâne Hazretleri ise vücuduyla ona âdeta bir kalkan görevi görüyordu. Sa’d b. Ebû Vakkas da düşmana ok atıyordu. Düşmanın kılıç darbelerine karşı Peygamber Efendimizi korumaya çalışan Talha b. Ubeydullah’ın kolu kesildi ve çolak kaldı. Bu arada İbn Kamie, Peygamber Efendimizi korumakta olan Mus’ab b. Umeyr’i şehit etti. Mus’ab b. Umeyr Peygamber Efendimize benzediği için İbn Kamie Peygamberimizi öldürdüğünü sanarak, “Muhammed’i öldürdüm” diye bağırmış, bu haber Müslümanlar üzerinde şok etkisi yapmıştı. Öyle ki, haberin du-yulması Müslümanların paniğe kapılmalarına ve cesaretlerini yitirmelerine yol aç-mıştı; içlerinden bir kısmı dağa doğru yönelirken, bir grup Medine yolunu tutmuş, bazıları da oldukları yerde yığılıvermişlerdi. Olay en çok münafıkları sevindirmiş, bu durumdan yararlanan bir grup münafık “Muhammed gerçek peygamber olsaydı öldürülmezdi. Atalarımızın dinine dönsek daha iyi olur” diyerek Müslümanların morallerini bozmaya çalışıyorlardı.

Çevresinde bulunan az sayıda Müslüman, savaşın sonuna kadar var güçleriyle Peygamberimizi korumaya devam etmiş, diğer yandan bu habere aldanan Kureyş, aldığı sonuçla yetinip savaş alanını terk etmiştir. Bu durumu Cenab-ı Hakk’ın bir lütfu olarak değerlendiren Peygamber Efendimiz kendisinin sağ olduğunu Müslü-manlara duyurmaya çalışan Kâ’b b. Mâlik’e susması için işaret etmiştir.

Yukarıda da ifade edildiği üzere peygamberler de beşerdir; bizim gibi fani varlık-lardır. Onların bizlerden farkı, Allah’ın elçisi olarak aldıkları ilahî mesajı insanlara iletmeleri ve bu konuda bize örneklik etmeleridir. Dinin sahibi Allah’tır, koruyu-cusu da O’dur. Peygamber’in bu dünyadan ayrılmasıyla din nihayete ermeyecektir. İşte âyet-i kerimede bu gerçek dile getirilerek Müslümanların buna hazır olmala-rı ve dinlerine bağlı kalmaları gerektiği hatırlatılmaktadır. Gerçek şu ki, bâki olan Allah’tır. O’nun dini olan İslam’dır. Bunun içindir ki, fâni varlıklar aramızdan ayrılsa da bu din kalıcıdır.

Âyetin sonundaki “şükredenler” ifadesini müfessirler “İslam’da sebat edip gö-revlerini yerine getirenler” şeklinde açıklamışlardır. Nitekim aradan yıllar geçip Peygamber Efendimiz, vefat ettiğinde orada bulunanlar şaşırıp ne yapacaklarını bi-lemez bir duruma geldiklerinde, Hz. Ebû Bekir soğukkanlılığını koruyarak “Kim Muhammed’e tapıyor idiyse bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim de Allah’a tapıyor idiyse bilsin ki Allah diridir, ölmez!” demiş ve bu âyeti okumuştur. Abdullah b. Ab-bas da bu olayla ilgili olarak “Ebû Bekir bu âyeti okuyuncaya kadar insanlar sanki böyle bir âyetin daha önce inmiş olduğunu bilmiyorlardı, herkes âyeti (ilk defa) on-dan öğrenmiş gibiydi. Ondan âyeti dinleyen herkes onu okumaya başladı” demiştir.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe