Nimetlere Şükretmek Gerekir

2 mins read

“O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (En’âm, 6/141)

Yüce Rabbimiz, bizleri hiç yokken var etmiş, varlık âleminde canlı kılıp, canlılar içerisinde akıl ve şuur sahibi insan olarak vücuda getirmiştir. Bizleri kendi varlığın-dan haberdar etmek suretiyle de nimetlerin en üstünü olan iman nimetini bizlere bahşetmiştir.

Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de zaman zaman bizlere verdiği nimetlere dikkat çekmekte ve bizleri bu nimetler üzerinde düşünmeye davet etmektedir (Nah, 16/66; Mülk, 67/30; Abese, 80/24; Beled, 90/8). Açık ve gizli, sayısız nimetleriyle bizleri dona-tan Mevla’mız, bizlerden bu nimetler mukabilinde şükür beklemektedir (Lokman, 31/20; Nahl, 16/18). Cenâb-ı Hakk’ın bizlere lütfettiği nimetlere şükretmek, öncelikle bu nimetlerin farkında olmak, bunların yüce Allah tarafından verildiğini bilmek ve verilen bu nimetleri israf etmeksizin yerli yerinde kullanmakla mümkündür. Ayrıca, yüce Yaratıcının bizler için belirlediği helâl ve meşrû dairenin dışına çıkmamak, O’na isyan etme anlamına gelebilecek her türlü düşünce ve davranıştan uzak dur-mak, bizden yapmamızı istediği ibadetleri eksiksiz yerine getirmek ve verdiği her türlü nimeti O’nun rızasını elde etme yolunda kullanmak da güzel bir şükrün ge-rekleri arasındadır.

Bilmemiz gerekir ki; sahip olduğumuz nimetler, yalnız bizim çaba veya gayre-timizin bir neticesi olmadığı gibi yalnız liyakatimizden dolayı da bizlere verilmiş değildir. Bize lütfedilmiş her nimetin aslında bir imtihan vesilesi olduğunu ve bun-ların hesabını bir gün vereceğimizi aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir (Neml, 27/40; Tekâsür, 102/8). Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, zenginliğini sahip olduğu bilgiye bağlayan Kârûn’un hazineleriyle birlikte yerin dibine batırılışı, bağ ve bah-çeleriyle övünüp, sahip oldukları nimetlerden yoksulların payını ayırmayan kimse-lerin uğradıkları acı sonlar birer ibretlik olay olarak dikkatlerimize sunulmaktadır (Kasas, 28/78; Kalem, 68/17-18).

Sahip olduğumuz nimetleri ölçülü ve dikkatli kullanmamız, hem nimete hem de nimeti veren Cenâb-ı Hakk’a karşı göstermemiz gereken saygının ifadesidir. So-rumluluk sahibi her mümin, dünya üzerindeki maddî ve mânevî imkân ve nimetleri kendisine emanet edildiği bilinciyle tüketir, bu nimetler üzerinde kendisinin oldu-ğu kadar toplumun da hakkının bulunduğunu unutmaz, muhtaç kimseleri görüp gözetir, dinimizin hoş görmediği ve adına israf dediği her türlü gereksiz ve aşırı tüketimden uzak durur.

Verdiği nimetleri sorumsuzca kullanarak saçıp savuranları “şeytanın kardeş-leri” diye nitelendiren Rabbimiz, israf eden kimseleri sevmediğini belirtmektedir (İsrâ, 17/27; En’âm, 6/141; A’râf, 7/31). Bizleri ve sahip olduğumuz her şeyi yaratan yüce Mevlâ’mız, verdiği nimetlerin şükrünü îfâ ettiğimiz takdirde bu nimetleri sürekli kılacak, artıracak ve daha da önemlisi, bizleri nimetlerin en güzeli olan ebedî cennet ve rızası ile ödüllendirecektir (İbrâhim, 14/7). Karşılığında şükretmediğimiz veya nan-körlükle mukabele ettiğimiz nimetler ise, er geç bir gün mutlaka elimizden çıkacak ve bu tür davranışlarımızdan dolayı dünya ve ahirette cezalandırılacağız.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe