17. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Tarihi ve Olayları

9 mins read

Duraklama Devri ve Sebepleri

Osmanlı sınırları tabiî sınırlara ulaşmıştı. Yönetimdeki bozukluklar çeşitli ırklardan oluşan toplumlar arasında düşmanlık tohumlarının yeşermesine sebep oldu. Eskiden gönderildikleri eyaletlerde devlet yönetimini öğrenen padişahların yerini sarayda büyüyen, her an ölüm korkusuyla karşı karşıya bulunan, korkak, cahil, eğlence düşkünü padişahlar almış, bunların seçtikleri kişiler ise devlet idaresinden aciz dalkavuk ruhlu kişiler olmuştu. Eyaletlerin yönetimi iltimas, rüşvet ve adam kayırmanın had safhaya ulaşmasıyla bozulmuş, eyalet isyanları ile ülke perişan olmuştur. Ordu teşkilâtı bozulmuş, disiplin kalmamış, askerlikle ilişkisi olmayan kişilerin de askere alınmasıyla savaştan kaçan, eli silahlı hazır yiyici bir sınıf ortaya çıkmıştı. Kuruluş ve yükseliş dönemlerinde padişahlara yön veren, haksız kararlarını düzelttiren Zembilli Ali Efendi, Ebusuud Efendi gibi bilginlerin yerini cahil, korkak ve dalkavuk ruhlu kişiler almıştır. Dinî bilimlere ağırlık verilmiş, Türkler’in hiçbir döneminde görülmediği hâlde taassup had safhaya çıkmış, yenilik hareketleri bunların muhalefetiyle önlenmiştir. Maliyenin bozulması, gelirlerin azalması, uzun ve sık cereyan eden savaş giderlerinin artması sonucu ayarı düşük veya gramajı düşük akçe kestirilmiş, satın alma gücü az olan bu para esnafla, asker ve memurların aralarının açılmasına sebep olmuştur. Bunun sonucu olarak İstanbul’da padişahları tahttan indirmeye kadar varan isyanlar görülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu bu şekilde gerilerken, Avrupa Rönesans ve Reform’un etkisiyle ilerlemeye, Yeniçağ Avrupası’nda büyük ve güçlü krallıklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Osmanlı-Avusturya Savaşları

1593-1606 SavaĢları: Sokullu Mehmed Paşa zamanından beri devam etmekte olan barış, 1593’de bir sınır çarpışması sonucu bozuldu. Savaşın ilk yılları Osmanlılar’ın yenilgisiyle sonuçlandı. Erdel, Eflak ve Boğdan beyleri Avusturya tarafına geçtiler. Sultan III. Murad’ın ölümüyle başa III. Mehmed geçti. Estergon Kalesi’nin düşmesi padişahın sefere çıkmasına sebep oldu. Sultan III. Mehmed Avusturya Kralı Maksimilyen’in ordusunu Haçova denilen yerde yendi (1596). Devam eden savaş sırasında Kanije Kalesi Türkler tarafından alındı (1599). Kale komutanlığına getirilen Tiryaki Hasan Paşa, büyük bir orduyla kaleyi kuşatan Avusturya Kralı II. Ferdinand’ı Kanije önlerinde yendi (1601). Kanije Zaferi’nden sonra Erdel, Eflak ve Boğdan Beyleri tekrar Osmanlılar tarafına geçtiler. Sadrazam Lala Mehmed Paşa Estergon Kalesi’ni geri aldı. Türk taraftarı Macar asilzâdelerinden Boçkay, Erdel tahtına çıkarıldı. Avusturya barış istemek zorunda kaldı. 1606 yılında Zitvatoruk AntlaĢması imzalandı. Bu barışa Kanije, Estergon ve Eğri kaleleri Osmanlılar’da kaldı. Avusturya bir defaya mahsus olmak üzere 200 bin kara kuruş savaş tazminatı ödeyecekti. En önemli madde ise bundan böyle Avusturya İmparatoru Osmanlı Padişahı’na denk sayılacak ve Roma Cesarı unvanıyla anılacaktı.

1662-1664 Savaşları: Avusturya’nın Erdel işlerine karışması yüzünden çıktı. Veziriâzam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ordunun başında harekete geçti. Uyvar Kalesi’ni zapt etti. Üzerine gönderilen Avusturya ordusunu bozdu. Avusturya bunun üzerine barış istedi. Rab Suyu’nu geçmekte olan Osmanlı ordusu düşmanın ani bir baskını sonucu Sen Gotar’da ağır zayiat verdi. Neticede barış antlaşması imzalandı. 1664 yılında yapılan Vasvar Barış

Antlaşması ile Uyvar ve Neograt Kaleleri Osmanlılar’da kaldı. Erdel işlerine karışmamayı taahhüt eden Avusturya 200 bin kara kuruş harp tazminatı ödeyecekti.

Osmanlı-Lehistan İlişkileri

Genç Osman’ın Lehistan Seferi: Kırım ve Boğdan’ın alınmasıyla Osmanlılar Lehistan’a komşu olmuşlardı. Ancak Lehliler’in Boğdan işlerine karışmaları ve buraya kuvvet göndermeleri yüzünden ilişkiler bozuldu. II. Osman (Genç Osman) ordunun başında sefere çıktı. Hotin Kalesi’ni kuşattıysa da askerin disiplinsizliği yüzünden alamadı. İki taraf arasında 1621 yılında barış yapıldı. Buna göre Lehliler eskiden olduğu gibi Kırım Hanlığı’na vergi vermekte devam edeceklerdi.

Mehmed’in Lehistan Seferi: Lehistan’a karşı Osmanlılar’ın Ukrayna Kazakları’nı desteklemeleri yüzünden çıktı. IV. Mehmed ordunun başında sefere çıktı (1671). Yapılan savaşı kazanan Türkler Galiçya bölgesini de ele geçirdiler. Bunun üzerine 1672 yılında BucaĢ AntlaĢması imzalandı. Ancak Polonya’da Jan Sobieski kral seçilmiş ve barış antlaşmasında yer alan vergi meselesini kabul etmemişti. Bunun yüzünden savaş yeniden başladı. Nihayet vergiden vazgeçilmek şartıyla 1676 yılında yeniden barış yapıldı.

Osmanlı-İran Savaşları

şah Tahmasb’ın ölümü ile İran’da başlayan taht kavgalarından faydalanmak isteyen Osmanlı devlet adamlarının harekete geçmeleri ile 1578 yılında başlayan İran savaşları sırasında Lala Mustafa Paşa Çıldır’da bir İran ordusunu yenmiş, Tiflis, Gürcistan ve Şirvan taraflarını fethetmişti. Özdemiroğlu Osman Paşa da Tebriz ve Dağıstan taraflarını almıştı. İranlılar’ın barış istemeleri üzerine 1590 yılında Azerbaycan’ın bir bölümünü ġirvan, Luristan ve Gürcistan’ı Osmanlılar’a bıraka Ferhat Paşa Antlaşması imzalandı.

İran’ın başına geçen şah Abbas, Osmanlılar’ın Avusturya ile savaşını fırsat bilerek Ferhat Paşa Antlaşması ile kaptırdığı toprakları geri alabilmek için harekete geçti. Osmanlı orduları yenildiler. 1611 yılında Ferhat Paşa Antlaşması’nda alınan yerleri İran’a iade eden Nasuh Paşa AntlaĢması imzalandı. Ancak antlaşma gereğince İran Şahı’nın göndermesi lâzım gelen yıllık iki yüz yük ipek ve eşyanın gönderilmesinden vazgeçilmesi savaşı tekrar başlattı. Aynı şartlarla 1618 yılında Serav Antlaşması yapıldı. Ancak İran’ın 1622’de hile ile Bağdat’ı ele geçirmesi savaşı yeniden başlattı. IV. Murad İran üzerine yaptığı iki seferle 17 yıldır devam eden savaşa son verdi ve 1639 yılında Kasr-ı ġirin AntlaĢması yapıldı. Bugünkü Türkiye-İran sınırını kısmen çizen bu antlaşma ile Bağdat Osmanlılar’da kaldı.

Osmanlı-Venedik Savaşları (Girit Savaşı)

Emekliye ayrılan Kızlar Ağası Sümbül Ağa’nın gemisinin Maltalı korsanlar tarafından ele geçirilerek bir kısım eşyanın Girit’e satılması yüzünden çıktı. Yüksek dereceli bir devlet memurunun uğradığı bu hareketi cezalandırmak isteyen Osmanlı Devleti bir donanma ile Girit’e asker sevk etti (1645). Böylece 25 yıl sürecek olan Girit SavaĢı başladı. Silahtar Yusuf Paşa Hanya ve bazı kaleleri aldı ancak Kandiye alınamadı. Bu sırada Venedik donanması Çanakkale Boğazı’nı tıkamış ve adaya yardım gönderilmesini engellemişti. Köprülü Mehmed Paşa Sadrazam olduktan sonra Çanakkale’deki Venedik ablukasını kaldırttı. Daha sonra Sadrazam olan oğlu Fazıl Ahmed Paşa 1666 tarihinde Girit’e giderek 3 yıl kadar süren bir kuşatmadan sonra Kandiye’yi alarak Girit’in fethini sağladı. Yenilen Venedikliler daha sonra Türkler’e karşı kurulan Mukaddes ittifak’a katılmışlardır.

Viyana Kuşatması

1681 yılında Avusturya tahtına geçen Katolik mezhebinden I. Leopold, Protestan Macarlar’a karşı büyük zulüm yapmaktaydı. Macarlar Tökeli Ġmre başkanlığında ayaklanmışlar ve Osmanlılar’dan yardım istemişlerdi. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa büyük bir ordu ile Avusturya üzerine sefere karar verdi. Amacı Kanunî’nin alamadığı Viyana’yı zapt etmekti. 1683 yılında Viyana önlerine gelen ordu şehri kuşattı. I. Leopold, yardım almak bahanesiyle şehri terk edip kaçmıştı. Teslim teklifini reddeden şehir şiddetle kuşatıldı. Kuşatmanın uzaması Avrupalı devletlerin toparlanmalarına fırsat verdi. Jan Sobieski komutasında Alman, Leh ve Avusturyalılar’dan hazırlanan 100 bin kişilik bir ordu şehrin imdadına yetişti. Düşman ordusunun Tuna’dan geçmesini Kırım Hanı önleyemedi. Daha sonra yapılan savaşı kaybeden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Budin’e gelerek bozulan orduyu tekrar toparladı. Düşmanın ilerlemesine engel olarak her türlü tedbiri aldı. Ancak Belgrat’a geldiği sırada kandırılan padişahın emriyle boğduruldu.

Viyana önlerinde o güne kadar yenilmez kabul edilen Türk ordusunun yenilgisi Hıristiyan ülkelerinde bir bayram sevinci ile karşılandı. Bunu takiben Türkler’i Avrupa’dan atmak üzere bir ittifak yaptılar. Kutsal ittifak olarak bilinen bu ittifaka başta Avusturya, Almanya, Polonya, Venedik, Papa, Malta, Rusya katıldılar. Bu ittifaka dâhil devletler her yandan Türk topraklarına saldırıya geçtiler. Avusturyalılar başta Budin olmak üzere bütün Macaristan’ı ele geçirirken, Venedikliler Atina dâhil Mora yarımadasını almışlardı. Lehler Podolya ve Ukrayna üzerine harekete geçtiler. Sırbistan’a giren Avusturyalılar Belgrat’ı da ele geçirdiler.

Üstü üste gelen bu felaketler karşısında Sadrazamlığa getirilen Fazıl Mustafa Paşa, orduyu toparlayarak Avusturyalılar üzerine yürüdü. Sava Nehri’ni geçerek Salankamen denilen yerde savaşa tutuştu. Bu sırada Anadolu askerinin bozularak kaçmaya başlaması üzerine, orduya cesaret vermek için ileriye atıldığı sırada alnından vurularak şehit oldu. O’nun ölümü ordunun tamamen bozulmasına sebep oldu (1691). Daha sonra sefere çıkan II. Mustafa, Zenta SavaĢı’nda yenildi (1697). Bu sırada Rus Çarı Deli Pedro da Azak Kalesi’ni alarak Karadeniz’e çıkmıştı. Daha sonra Sadrazamlığa getirilen Amcazâde Hüseyin Paşa, devlete biraz nefes aldırabilmek için barış yaptı. Belgrat’a bağlı Karlofça kasabasında Avusturya, Lehistan ve Venedik devletleriyle ayrı ayrı 25 yıl sürecek barış antlaşması yapıldı. Karlofça Antlaşması (1699)’na göre, Banat dışında bütün Macaristan Avusturya’ya terk edildi. Sava Nehri iki devlet arasında sınır oldu. Podolya ve Ukrayna Lehistan’a, Boğdan ise Osmanlılar’a bırakıldı. Lehliler’in Kırım Hanlığı’na verdikleri yıllık vergi kaldırıldı. Korint şehri dışında Mora Yarımadası ve Dalmaçya kıyıları Venedikliler’e bırakıldı. 1700 yılında Ruslar’la yapılan istanbul AntlaĢması ile Azak Kalesi Ruslar’a bırakıldı. Ayrıca İstanbul’da devamlı bir Rus elçisinin bulundurulması kabul edildi.

İç Ayaklanmalar

İstanbul Ayaklanmaları: İlk isyan III. Murad devrinde (1574-1595) çıktı. Kendilerine ayarı bozuk akçe (züyuf akçe) verileceğini duyan asker isyan etti. Defterdar ve bir vezirin idamıyla sonuçlandı.

Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldıracağı duyulan II. Osman’a karşı çıkarılan ihtilâl en kanlısı oldu. Tahttan indirilen Genç Osman Yedikule Zindanı’nda öldürüldü (1622).

Yeniçeriler IV. Murad zamanında da iki kere isyan ettiler. Bu isyanların ilkinde Veziriâzam Hafız Ahmed Paşa öldürüldü.

Mehmed zamanında çıkan isyan (1656) sonunda askerin öldürülmesini istediği devlet adamları Sultanahmet Meydanı’nda bir çınar ağacına asıldılar. Bu olaya Vaka-yı Vakvakiyye denir.

Celâli Ayaklanmaları: Eyâletlerdeki yönetimin bozulması, vergi adaletsizliği, adalet sağlamakla görevli kadıların suiistimalleri devlete karşı duyulan güveni sarsmıştı. Savaştan sırasında ordudan kaçanların ise Anadolu’da eşkıyalığa başlamaları ve etraflarına gayrımemnun birçok kişiyi toplamaları sonunda yer yer ayaklanmalar baş gösterdi. Bunlar arasında Karayazıcı Deli Hasan, Canbulatoğlu, Kalenderoğlu, Abaza Mehmed Paşa, Vardar Ali Paşa, Abaza Hasan Paşa önemlidir. Bu isyanlar kuvvetler veya elebaşlarına mansıplar vermek suretiyle ortadan kaldırılmaya çalışıldı.

Eyalet isyanları: Devlet otoritesinin zayıflaması sebebiyle, İstanbul ve Anadolu’daki isyanların yanı sıra eyaletlerde de birtakım isyanlar çıktı. Mısır, Trablus, Suriye, Hicaz, Eflak, Boğdan gibi bölgelerde sık sık ayaklanmalar oldu. Bu eyaletlerde birtakım yarı bağımsız idareler kuruldu.

Rate this post
Haber Oku
Tidings Globe